Yoga & Sağlık

Bu yolculukta bize katılın...

Parkinson ve Yoga

Egzersiz yapmak, yaşlanma sürecine doğrudan etki eder. Hücre faaliyetlerini canlandırarak doku ve organlarda görülen işlev kaybını yavaşlatır. Yaşam kalitesini ve hatta süresini bile uzatabilir. Egzersizin yaşlanmaya karşı etkileri kas lifleriyle sınırlı değildir. Örneğin, koşmak, sadece bacak kaslarını kuvvetlendirmez, aynı zamanda kemikleri, kalbi, damarları ve hafızayı da kuvvetlendirir. Yani egzersiz vücuda bir bütün olarak etki eder. Hatta organları birbiriyle konuşturur. Koşu sırasında kas liflerinden salgılanan laktat moleküllerinin kan dolaşımı yoluyla beyine ulaşarak bir dizi kimyasal etkileşimi tetiklediğini ve bu yolla beynin hafıza merkezindeki sinir hücrelerinin etkinliğini arttırdığını görüyoruz.

Otuzlu yaşlardan itibaren kas kütlesi kaybetmeye başlarız. Kas kütlesi kaybı sadece kuvvet kaybını değil, denge, çeviklik, esneklik kaybını da beraberinde getirir. Ellili yaşlardan itibaren kemik kütlesinden de kayıplar başlar. Bu doku kayıplarının önemli oranda kök hücre yetersizliğinden kaynaklandığı düşünülür.

Yaşlanma ile birlikte Parkinson hastalığının görülme sıklığı artar. Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığından sonra ikinci en sık görülen nörodejeneratif hastalıklardan biridir. Dünya çapında Parkinson hastası sayısı 2016 yılında 6 milyonu aşmıştır]. Parkinson hastalığının etkili bir tedavisi yoktur. İlaçlar ve DBS ameliyatı yalnızca sınırlı bir belirti iyileşmesi sağlayabilir. Uzun süreli ilaç tedavisinin postüral hipotansiyon, bulantı, istemsiz hareketler, düşmeler ve uyku sorunları gibi yan etkileri göz ardı edilemez. Ayrıca PH’li hastalar DBS’nin teknik riskleri ve yüksek maliyeti konusunda şüphecidirler. Bu nedenle PH için güvenli ve etkili tamamlayıcı alternatif tedavilerin araştırılması önemlidir.

Egzersiz, kas ve kemik dokusundaki kök hücrelerin sayısını ve etkinliğini artırıp doku tamirini ve inşasını tetikler. Kas ve kemik kütlesini korumaya ve hatta artırmaya yardımcı olur.

Kas ve kemik kütlesini korumanın ve artırmanın en etkili yolu ağırlık ve direnç egzersizleri yapmaktır. Hafif koşu, ip atlama gibi hafif darbeli kardiyo egzersizleri de kas ve kemik dokusunu kuvvetlendirmeye yardımcı olur fakat yüzme ve bisiklet gibi yer çekimine karşı fazla direnç göstermeyi gerektirmeyen çalışmaların ilerleyen yaşlarda kemik erimesine karşı etkili değillerdir.

Yaşlanmayla birlikte mitokondrilerin sayıca azaldığını, mevcut mitokondrilerde enerji üretiminin aksadığını ve oksijen kaynaklı serbest radikal oluşumunun arttığını görüyoruz. Enerjinin az, serbest radikallerin çok olduğu böylesi bir ortam, doku inşasından çok doku yıkımını teşvik eder. Örneğin, DNA hasarları artar. Kas liflerinde kütle kaybı hızlanır. Sinir hücrelerinde doku hasarı artar. Alzheimer ve Parkinson hastalıklarının mitokondri kaynaklı aşırı serbest radikal üretimi ile yakından bağlantılı olduğunu görülmektedir.

Egzersiz, DNA’da binlerce genin faaliyetini etkiler. Egzersizin ilgi alanına giren genler, enerji metabolizması, protein sentezi gibi temel yaşamsal faaliyetleri düzenler. Bu genlerden bazılarının Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklarla da yakından bağlantılı olduğunu görüyoruz.

Egzersiz doku ve organlarda yaşlanma sürecini geciktiriyorsa o zaman ömrü de uzatıyor olmalıdır.  Gerçekten de gözleme dayanan araştırmalar, egzersiz yapan ve sağlıklı yaşamla ilişkilendirdiğimiz alışkanlıkları olanların, egzersiz yapmayanlara kıyasla ortalamada biraz daha uzun yaşadığına işaret eder.

Her şeyden önemlisi egzersiz yapmak yaşam kalitesini arttırır. Hareket kabiliyetini, düşünme yeteneğini, üretkenliği canlı tutar. Şeker hastalığı, kalp hastalığı, kanser gibi hastalıklara yakalanma olasılığını azaltır. Pek tabii sağlıklı beslenme ve uyku alışkanlıkları ile tamamlanması şartıyla.

Belirti ve bulguları kişiden kişiye değişebilmekte olan Parkinson Hastalığı temel olarak hareketlerde yavaşlıkla, kollarda, bacaklarda sertlik ve özellikle de titremeyle kendini gösterir. En önemli niteliği, belirtilerin vücudun bir tarafında ağırlıklı olarak görülmesi iken tabloda dikkat çeken husus, zaman içinde belirtilerin her iki tarafa doğru yayılmaya başlamasına karşın, ilk başladığı tarafta olumsuz ilerleyişin daha fazla derinleşme eğilimidir.

Bu noktada Yoga Terapi uygulamaları ile Parkinson hastalığını taşıyan bireylerin yaşam kalitelerinin güçlendirilmesi ve korunumuna dönük hizmet vermek mümkün olabilir. Zira, Yoga Terapi bireylerin yaşam boyu düşük ya da yüksek düzeyde seyreden işlevselliklerine rahatlıkla uyarlanabilir özellikli doğası itibarıyla, yaşam boyu esenlik ve iyi-oluşu besler.

Bireylerin yaşamlarında var olan stres kaynaklarını doğru olarak belirleyebilmeleri ve süreç boyunca bireysel dengenin sürdürülebilirliğini mümkün kılan stratejilerin neler olabileceğinin farkındalığına ulaşma Yoga’nın bedensel ve zihinsel teknikleri ile oldukça kolaydır.

Parkinson hastalığının bireye özgü farklılaşan görünümler taşıyan doğası ve çalışılan bireyin hastalığın hangi evresinde olduğu dikkate alınarak yönlendirilen Yoga Terapi uygulamalarında kişinin doğasına uyumlandırılarak tekniklerin özgün formları ya da varyasyonları kullanılabilir. İlerlemiş süreçlerde aşağıda yer alan tekniklerin sandalye, farklı ebatlarda minderler, kemer, blok vb. desteklerle çeşitlendirilmiş ve kolaylaştırılmış formları ile uygulanmasının tercih edilmesi, gerek uygulamanın verimini artırıcı

Genel değerlendirmede, PH’nın gelişimsel sürecinde yoga terapi uygulamalarının kişiye özel yapılandırılmış içerikleri ile destek alanlarda aşağıda belirtilen kazanımlar görülebilir;

  • Hareket ve eylemin bilinçli yönlendirilmesinde artan farkındalık,
  • Uygun bedensel/postüral duruşun geliştirilmesi,
  • Karın, sırt ve kalça kaslarının güçlendirilmesiyle hareketliliğin yönetiminin kolaylaşması,
  • Kas sisteminin güçlenmesi ve dengenin gelişimine bağlı olarak düşme riskinin gerilemesi,
  • Esneklikte görülen artış,
  • Yükselen iyi-oluş hissinin beden-zihinde temellenişi,
  • Parkinson göstergelerini yumuşatan ve azalmasına destek veren gevşeme,
  • Nefesin etkin kullanım ve kontrolü ile beden-zihin etkileşiminin olumlu gelişimi,
  • Enduransın (Nefessiz kalma veya yorulma) azalması,
  • Sağlıklı kemik dokusunun korunumu ve desteklenmesi.

Sonuç olarak, yoga terapi desteği kişinin içe dönüşüne bir davet sunar. Bu yolla bedenin sağ ya da sol yanında yoğunlaşan semptomlar aracılığı ile içsel kimliğe ve içsel enerji akış düzenine dair farkındalık kazanmak, dolayısıyla ÖZ ile bağ kurmak mümkün olabilir.  Ve böylelikle, yoga terapi belki Parkinson hastalığını yenmek ve tam olarak ortadan kaldırmak için değil fakat kişinin kendisi ile yeniden nazikçe buluşması ve süreci daha yumuşak biçimde deneyimlemesi için sağlıklı bir zemin sunar.

Görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşın